Bütün kumpaslarına, binlerce insanı dinlemelerine, Uludere tezgâhlarına, 17-25 Aralık darbesiyle hükümete meydan okumalarına, MİT TIR'ları gibi ihanet operasyonlarına rağmen, FETÖ'nün gerçek yüzü ve küresel karanlık ilişkileri ancak 15 Temmuz'dan sonra daha net ortaya çıktı.
Ama hâlâ bunu göremeyen, hatta destekleyenler var. Sadece Kılıçdaroğlu'nun "Kontrollü Darbe" tezi bile bugüne kadar FETÖ'ye yapılabilecek en büyük destek. Aslında son 40-50 yılda siyasetçiden, medya mensubuna, işadamından askerine herkesin FETÖ'ye destek verdiği bir süreçten söz ediyoruz.
FETÖ, başından beri CIA ve MİT ortaklığıyla önü açılan, daha o yıllardan itibaren de devletin içine sızan, sızarken de sağdan soldan bütün siyasileri kullanan bir yapı. Kimler destek vermemiş ki, 60'lı yılların MİT Müsteşarı FuatDoğu'dan Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Yaşar Tunagör'e, Özal'dan Demirel'e, Ecevit'ten Tansu Çiller'e, MesutYılmaz'dan Hikmet Çetin'e...
Hele biri var ki çok şaşırtıcı... Sosyal demokratlığıyla bilinen eski Dışişleri Bakanı İsmail Cem. Cem'in "cemaate" yani bugünkü FETÖ'ye verdiği desteğin haddi hesabı yok. Bugün eğer FETÖ başta Yunanistan olmak üzere Balkanlar'da etkiliyse bunu Bakan Cem'in sözlü ve yazılı desteklerine borçlu. Hatta Cem'in, FETÖ'cüler için Türkiye adına "nota" veren bir dışişleri bakanı.
Bu ilişkilerin en çarpıcısı ve somutu 28 Şubat Postmodern darbe sonrası yaşandı.
Tanığı da eski Emniyet Müdürü CevdetSaral... İktidarda DSP, MHP ve ANAPkoalisyonu var. Başbakan da BülentEcevit... Saral da Ankara EmniyetMüdürü... Saral, o dönemde FETÖ'nünpolis teşkilatındaki yapılanmasıyla ilgilibir rapor hazırlatır. Ancak raporun sadeceilk iki bölümü yazılır, üçüncü bölümüyani finans ayağı daha yazılmadan inanılmazbir operasyon başlar. Bu "TelekulakOperasyonu"dur. Saral'ın ekibi FETÖ raporunu hazırlarken, "Usulsüz dinleme yaptıkları" gerekçesiyle medyada manşet yapılır.
Kampanyanın öncüsü de Hürriyet gazetesidir.
Haber öyle etkili olur ki, CevdetSaral ve arkadaşları hızla görevden alınır.
Saral, bu suçlamaların yalan, belgelerin sahte olduğunu söyler ama inandıramaz.
Yaşadıklarını şöyle anlatır:
"Mayıs içinde ana medyada 'Telekulak Çetesi' başlıklarıyla bombardımana tutulduk. Ankara Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Dairesi'nin bütün devlet kurumlarını dinlediği şeklinde hazırlanan dosyalaryedi klasör halinde HürriyetGazetesi Ankara Bürosu'na verildi. Ben bu haberlerin doğru olmadığını zamanın İçişleri Bakanı Sadettin Tantan'a anlattım.
Bakan Bey, sanki benim anlatımlarımı duymamış gibi davrandı. Bu görüşme 7 Haziran 1999'da oluyordu. Bakan ile yaptığım bu görüşmeden sonra ben ve ekibim açığa alındık. Bizi görevden alan İçişleri Bakanı Tantan bir hafta sonrada Fetullah Gülen'in ABD'deki korumasının görev süresinin uzatılmasının onayını çıkarttı." Bunlar kimin işine yaradı dersiniz? Saral, şu günlerde CHP'lilerin dikkatini çekmesi gereken çok daha çarpıcı bir tespit yapıyor:
"Mesut Yılmaz Başbakan iken bir konuyu görüşmek için 1998'de ziyaret ettim.
Resmi görüşmeyi bitirdikten sonra 'SayınBaşbakan bu Cemaat emniyette müthişbir kadrolaşmaya gitti. Bizim aleyhimizdede müthiş kampanya yürütüyor. Müsaade ederseniz ben Cemaatile ilgili araştırma yapmak istiyorum'dedim. Yılmaz, 'Sakın ha hükümetiyıkarsın' dedi. 'Anlayamadım SayınBaşbakan' dedim. Kendileri 'Ecevit'inbunlara sempatisi var ve birçok faaliyetininde destekçisi. Eğer böyle birçalışma yaptığını duyarsa hükümetiyıkar' dedi. Biz de kendimizi geri çektik.
Bir ay sonra da Hükümet, Türkbank ihalesi sırasındaki bir ses kaseti nedeniyle düştü. Kasette İşadamı Korkmaz Yiğit ile Alaattin Çakıcı arasında telefon konuşması vardı. Kaseti o dönem açıklayan FikriSağlar'dı. Kaset Fikri Sağlar'a Emniyet'ten gitmişti; veren de bu cemaate yakın bir polis müdürüydü."
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.