Şu zamanlamaya bakın...
ABD'nin burnumuzun dibinde kurduğu Dedeağaç üssünü genişletme kararı aldığı ve Adalar
Denizi'nin kuzeyinde yeni üs anlaşmaları
için ekim ayında Yunanistan'la masaya
oturacağı açıklandığı sırada...
CHP Genel Başkan Yardımcısı
Ünal Çeviköz de bir haber kanalında "Mavi
Vatan" tezini eleştirip
"Türkiye'nin yayılmacı hedefler belirlediği"ni ima
ediyordu...
***
Ama şaşırmadık!
Batı ülkelerinin hangisi bizim "Mavi Vatan" tezimizden hoşlandı ki?
Hangisi Akdeniz'de güçlü bir Türkiye ister ki?
Hiçbiri...
Eh, Batı'nın içerideki siyasi mümessilleri de elbette böyle konuşacak.
Ya CHP?
CHP diplomatlarının hallerini de biliyoruz.
Bundan sonra değişme ihtimalleri de yok.
Bir kez dışarısının
"acentesi" oldun mu, sonra "Bir dakika, yanlış yapmışım!" deyip gitmene izin vermezler.
O yüzden hep böyle gidecekler.
Bugün Mavi Vatan tezimizi eleştirecekler, yarın "Doğu Akdeniz'de ne işimiz var?" diyecekler, ertesi gün "Afrin'den çıkmamızı" isteyecekler.
***
Asıl problem, Ünal Çeviköz gibilerin yaptığı konuşmaların CHP'nin kendini hâlâ Atatürkçü(!) falan sanan seçmen kitlesinde en ufak bir tepkiye sebep olmaması...
Artık o seviyede yapay, o seviyede kurgu bir sosyolojiye dönüştüler.
Çok tehlikeli bir yapılanma...
Bir savaş durumunda gayet rahat biçimde düşmanı kucaklayacak duygu durumuna gelmelerine ramak kaldı.
Ama o arada ne oluyor, dersiniz...
ABD, Yunanistan'ı bir tür uçak gemisine çeviriyor.
NATO konsepti vesaire, hepsi hikâye!
Hiçbiri NATO müttefiki Türkiye'ye sorularak yapılmadı, yapılmıyor.
Yunan anakarasında 5, Girit'te 3, Güney Kıbrıs'ta 1 üssüyle Kuzey'e karşı hilal şeklinde bir askeri yığınak oluşturdu.
Soru şu...
Bütün dünyaya eski askeri pozisyonlarından çekildiği görüntüsü veren ABD, şimdi neden Balkanlar ve Adalar Denizi üzerinde göstere göstere yoğunlaşıyor?
***
NOT DEFTERİ
Tepebaşı'nda daha ziyade şoförlerin toplandığı küçük bir çaycı dükkânına girdim. Bir saat kadar orada oturdum. İçimde garip bir tiksinti vardı. Ve bu tiksinti etrafımdaki kül rengi sabahla çok garip biçimde uyuşuyordu. Her şey yaşamaktan mustarip gibiydi. Biraz daha yığılın ey sisler, ey çamur biraz daha cıvıklaş ve her şeyi yut!" (A.H. TANPINAR / Suat'ın Mektubu)