Başakşehir'in kararlarının uygulandığı, "hadi" dediklerinde gol atıp, topu ayaklarına alıp, savunma yaptıkları maçtı. İlk 45'te Fenerbahçe'nin çaresizliği ve yetersizliğini ortaya çıkardılar. Ligin zirvesinde yer almalarının en büyük sebebi olan "takım olma" karakterlerini sonuna kadar da ortaya koydular. Öncelikli baskıyı stoperlerin üzerine kurarak, topun kendilerine gelmesini beklediler. Bu karar rakibin de kendilerinden oynamasını sağladı. Tolgay, Jailson veya Eljif birkaç saniye sonra rakibine topu teslim edip, kapmanın peşine düştü. Yine de gol bir pozisyondan ziyade, "sarsak" defansın ikram serisiyle geldi.
İkinci yarıda tabelayı korumak, sahasında beklemek ve topu rakibe vermek Başakşehir'in geleneği artık. F.Bahçe'nin oyun üstünlüğünü, kenar topları ile atak etkinliği haline getirmesi uzun sürmedi. Beraberlik golü ikramdan gelse de, Zajc'ın penaltıdan net pozisyonu auta göndermesi, oyunun kaderini değiştirdi. Çok başka şeyler tartışacakken, Başakşehir ezberlerini devreye soktu. Yine Visca, müthiş pas ve çizgiden topa dokunan Napolioni, günün son sözüydü. Yanal ve yönetim, bu maçtan önemli dersler çıkarmalı. Başakşehir'in neden 11 puan farklı zirvede olduğunu, üstelik birçok büyük takımın transfer etmeyi bile düşünmeyeceği oyuncularla bunu başardığını anladıklarında, yetersizliklerini de görecekler. Zajc performansı ne kadar ümit verici ise Tolgay, Eljif ve Jailson'un yetersizliği ortada. Baskıdan çıkmayı çalışmış bir takımın karşısına, sadece oyuncusunun kararıyla dikilmeye çalışırsanız, dersinizi alırsınız. Topal ve Dirar'ın eksikliğini hissediyorsanız, takım olamadığınız ortadadır. Yanal, "En az beraberlik" düşünürken haksız değil ama, takımının kurgusunu çok eksik ve hedefsiz yapmış. Kazanabilirdi ama bu planın değil, oyunun hikayesindeki sürprizle olurdu.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.