Kaos, anarşi, isyan, kalkışma, belirsizlik, istikrarsızlık, dış müdahale...
Bugün CHP-HDP bloğu bunlara umut bağlıyor.
Yerli ve milli bloğun 2019 seçimlerine 22 ay kala kendisini ismiyle, cismiyle açıkça ortaya koymasından sonra CHP-HDP bloğu meşru siyaset zemininde bir hareket alanının kalmadığını gördü.
Diyeceksiniz ki ne vakit meşru siyaset zemininde durdular, demokratik siyasal rekabete inanıp hareket ettiler?
Haklısınız... Fakat emin olunuz bu kez durum farklı. AK Parti ve MHP'nin yerli ve milli siyaset etrafında oluşturduğu birliktelik CHP-HDP bloğunu 2019'u da aşacak bir kalkışma siyasetine yöneltti.
Bu blok Gezi kalkışmasını bir milat olarak alıyor. Ellerinde iki kültürel fay hattı olduğunu ve bu fay hatları üzerinden bir siyasal çatışma ortamı oluşturabileceklerini düşünüyorlar. Ve hazırlıklarını sadece 2019 için yapmıyorlar.
Çünkü 2019'u kaybettiklerini şimdiden görüyorlar. 2019 sonrasına yapıyorlar yatırımlarını.
Hatırı sayılır bir süredir HDP yönetimi Türk-Kürt, CHP yönetimi ise Sünni-Alevi ayrışması üzerinden siyaset yapıyor. Yeni dönemde her ikisinin de amacı Türkler ve Kürtler arasında, Sünnilerle Aleviler arasında bir çatışma ortamı yaratmak, ülkede bir iç savaş çıkarmak.
Sözün özü, hedefleri er ya da geç Türkiye'yi Suriyeleştirmek. Bu hedefi önlerine koyanlar da dışarıdaki sömürgeci güçler. Neyse ki millet, milletin temsilcileri bu oyunu görüyor.
Yeni dönemde CHP'deki ve HDP'deki gelişmeleri, yönetim değişikliklerini bu gözle değerlendirmek ve atılan adımların yaratacağı güvenlik tehditlerini de yakından takip etmek gerekiyor.
Bu bağlamda bugünlerde CHP'nin İstanbul'a atadığı yeni il başkanının profilini, söylemlerini konuşuyoruz. Gerçekten de CHP'nin Canan Kaftancıoğlu gibi bir isimde karar kılması CHP-HDP bloğunun yeni dönem siyasetine ilişkin çok şey anlatıyor. Kaftancıoğlu hakkında halihazırda PKK, DHKP-C terör örgütü propagandası yapmak, Türkiye Cumhuriyeti devletini, kurumlarını alenen aşağılamak, Cumhurbaşkanına hakaret gibi suçları işlediği iddiasıyla soruşturma yürütülüyor.
Kaftancıoğlu bir istisna değil. CHP'nin anarşi ve kaos siyasetinin bilinçli bir aygıtı.
Kemal Kılıçdaroğlu'na, Bülent Tezcan'a, Sezgin Tanrıkulu'na, Mahmut Tanal'a, Eren Erdem'e, Gamze Akkuş'a, Ali Şeker'e ve benzeri tiplere baktığımızda 2010 öncesinde rastlayamadığımız yeni ve kıyıcı bir anlayışın CHP'yi ele geçirdiğini görürüz.
Bu sürece herkesten önce direnmeleri gereken gerçek CHP'liler... Partileri radikal mezhepçi bir anlayışla topluma ve siyasete bakan bir yapı tarafından gasp edilmiş durumda... Ama galiba onlar da Erdoğan karşıtlığıyla hareket etmekten gözlerinin önünde cereyan eden bu soygunu görmezden geliyorlar...
***
Abdullah Gül'ün siyasi misyonu!
Ali Bayramoğlu bir internet televizyonuna verdiği mülakatta Abdullah Gül'ün misyonunu çok net biçimde tanımlamış. Tayyip Erdoğan'ı saf dışı bırakmak...
Bayramoğlu'na göre bu hiç de kolay değil. Ancak Abdullah Gül gibi biri bunu yapabilir.
Bayramoğlu, Abdullah Gül'ün "gerek AKP yöneticileri gerekse de AKP'den memnun olmayan kitleler açısından cazibe odağı" olduğunu iddia etmiş ve tam da bu nedenle kendisine şu tavsiyede bulunmuş: "Bence Abdullah Gül siyasete girsin, siyasal harakiri yapacak olsa bile girsin..." Siyasal intiharına mal olsa bile diyor... Malum, intihar bombacıları da böyle motive ediliyor. "Senin intiharın bizim kurtuluşumuz olacak..." Tamam da bütün bunlar niye?