65. Hükümet dün kuruldu. Türkiye, önemli bir geçişi kazasız belasız atlatmış oldu. Bu geçişin nasıl yaşanacağı sadece AK Parti dengeleri açısından değil, Türkiye'nin siyasi istikrarı açısından da son derece önemliydi.
Ortaya bir siyasi kriz çıkmadı. Dahası yaşanan bayrak değişimi bir yenilenme hissi ve umut yarattı. Bu umudun kaynağında "yeni olana duyulanheyecan"ın ötesinde, yürütmedeki çift başlılık algısının ortadan kalkacağına ilişkin inanç var.
Şu anda ülkede "sistemdeğişim ihtiyacı" hususundahiç olmadığı kadargeniş bir mutabakat var.
Bundan bir yıl kadar önce, AK Parti eliti içinde dahi "hükümetsistemi değişimi"ni bir lüks olarak görenler vardı. Gelişmeler, sistem değişiminin Türkiye'nin büyümesi ve etkin yönetimi için bir zorunluluk olduğunu ortaya koydu.
5 Mayıs'ta Ahmet Davutoğlu'nun görevi bırakacağını açıklaması, bütün AK Parti kadroları için "yeni hükümet sistemi" ihtiyacının içselleştirilmesi sonucunu doğurdu.
Binali Yıldırım, yaptığı ilk grup konuşmasında yeni hükümet sistemi başta olmak üzere yeni dönemin ihtiyaçlarına duyarlı bir yaklaşım içinde olunacağını vurguladı.
Bu çerçevede yeni döneme dair önemli bir beklenti de yeni bir ekonomik büyüme hamlesinin başlaması. Yıldırım bunu "üreterekbüyüyen ekonomi" olarak formüle etti.
Yeni kabine ilk olarak bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başkanlığında Beştepe'de toplanacak. Bu durum Türkiye siyasi gerçekliğine ilişkin son derece net bir fotoğraf veriyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan halka verdiği sözü yerine getirmeye ve ülke yönetiminde etkin rol almaya devam ediyor.
Peki önümüzdeki dönemde AK Parti siyasetinde ve ülke yönetiminde radikal değişiklikler olacak mı? Hayır, olmayacak. AK Parti, siyasi çizgisini ana hatlarıyla sürdürecek.
Bir yandan bir süredir karşımıza çıkan "uygulama sorunları" ortadan kalkacak. Diğer yandan ekonomi ve dış politika yönetiminde yer yer mikro ölçekte revizyonlara gidilecek.
Bu anlamda total bir dönüşüm yaşanmayacak.
ENDİŞELİ AKP'LİLER DEMİŞKEN...
Pazartesi günkü yazımda "yenidönemde endişeli AKP'lilerintavrı ne olacak" diye sormuştum. Özetle, "parti tabanında bir karşılıkbulamadılar, bundan böyle parti elitlerineve özellikle mürekkep yalamışİslamcılara yönelecekler" demiştim.
Söylemlerini de "Erdoğan karşıtlığı"ndan devşirmeye devam edeceklerini söylemiştim.
İlginç tepkilerle karşılaştım. Birileri bu sözleri yeni döneme damgasını vuracak bir "anti-entelektüalizm" işareti olarak gördüler. Tam da "Erdoğan'ı yeterinceentelektüel olmamak"la itham edenler yaptı bunu.
Sanıyorum Erdoğan'ı Beştepe Felsefe Kulübü başkanı sanıyorlar. "İslamcıkanaat önderleri"ni dolaşıp alttan alta "Erdoğan'ı çekiştirenler"den bahsediyorum. Bu kişiler AK Parti'nin içinde, yahut dolaylarında Erdoğan'ın açtığı alanda güç kazandılar. Bir süre sonra da, çeşitli gerekçelerle, "Erdoğansız AK Parti hayali"ne ortak oldular.
Erdoğan sonrası AK Parti'ye hükmetme arzusu içindeler! Bu zevat kaçtır pozisyon kayıplarını ülkenin en büyük meselesi olarak göstermeye çalışıyor. Bunlara sesleniyor ve "ne yapıyorsanız gizli gizli yapmayıbırakın, açık olun" diyoruz.
Siyaset de, entelektüel tartışma da açık yapılır. Gizli kapaklı yapılanına ya kumpas denir, ya dedikodu...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.