Güya akıl veriyorlar. Neymiş efendim, koalisyon kurulamazsa Ahmet Davutoğlu bundan çok zarar görürmüş. Otoritesi zedelenirmiş. Erken seçim olursa başbakanlığı kaybedermiş.
Ama koalisyon olursa atanmış değil, seçilmiş başbakan olurmuş. Koalisyon ülkeye nefes aldırır, Davutoğlu'na partiyi yeniden şekillendirme imkânı verirmiş. Zaten anketler de iç açıcı görünmüyormuş. Artık, gözler ondaymış!
***
İnsan dostuna akıl verir. Davutoğlu'nun dostu olmadıkları kesin. Bu adamlarla dost görünmek Davutoğlu için bizatihi bir siyasi maliyettir. Bunu bilmiyor olabilirler mi? Bal gibi de biliyorlar. Peki ne yapmaya çalışıyorlar?
Aba altından sopa gösteriyorlar aslında. Davutoğlu'na "
siyasi hayatın biter" mesajı veriyorlar. Aynı anda hem AK Parti-CHP koalisyonuna hem de erken seçime yatırım yapıyorlar. Koalisyon ihtimalinin ne denli zayıf olduğunu kendileri de biliyorlar. Fakat bu koalisyon fikrinin toplumda kök salmasını dahi kazanç sayıyorlar. Böylesi bir koalisyon ihtimali dışında sittin sene iktidardan pay alamayacaklarını düşünüyorlar.
***
Ama bundan çok daha fazla, erken seçim yatırımı yapıyorlar. Bir süredir "
Erdoğan erken seçim, Davutoğlu koalisyon istiyor" algısını oturmaya çalışmaları da bununla ilgili.
Koalisyon olmazsa bunun faturası Erdoğan'a yıkılacak, böylelikle seçim için gereken sinerji bir kez daha Erdoğan düşmanlığı üzerinden devşirilmeye çalışılacak. Potansiyel koalisyon ortağı olması beklenen Davutoğlu'na karşı sert bir söylemde bulunma gerekliliği de ortadan kalkmış olacak. Erdoğan, hedefe oturtulacak.
Ama bütün bunlarla birlikte Davutoğlu etkisiz bir siyasi figür olarak takdim edilmeye çalışılacak. Bu algı üzerinden de yine AK Parti'nin geriletilmesine gayret gösterilecek. Böylelikle de hâlâ tek başına iktidar alternatifi olarak görünen, koalisyon olsa bile onun vazgeçilmez ortağı olacağı aşikâr olan AK Parti'nin eli mümkün mertebe zayıflatılmaya çalışılacak.
Davutoğlu'nun siyasi kişiliği de, vizyonu da umurlarında değil. Tıpkı, pijamayla başbakan karşıladıkları, "
bana bak sen fazla oluyorsun" diyerek başbakan haşladıkları mesut günlerdeki gibi siyasete ayar vermenin derdindeler. Meşhur 90'lardaki gibi. İktidar hırslarını tatmin edebilecekleri yeni bir döneme girmek üzere olduklarını düşünüyorlar. Ve bu fırsatı tepmek istemiyorlar.
***
Tam da bu sırada devreye "
erken seçime götüren bedelini öder" mealinde sözler sarfeden CHP'liler giriyor. Hesap basit: "
AK Parti ya bizimle koalisyon yapsın, ya da bedel ödesin!"
AK Parti CHP'nin olur olmaz şartlarını kabul etsin. Koalisyon kurmak istediği aktörün, "
sen 13 yıldır bu memlekete zarardan başka bir şey vermedin" söylemini yalayıp yutsun. Kendisini sürekli yolsuzluklara siper olmakla itham etmesini dert etmesin. Kurucu genel başkanını ve ülkenin seçilmiş, meşru Cumhurbaşkanını diktatör ilan etmesini umursamasın. Partisinin adını doğru söyleyememesini, söylememekte ısrar etmesini kafaya takmasın. "
Yeter ki bize erken seçim faturası çıkarmayın" deyip koalisyon kursun, öyle mi?
Aklınız güzelmiş, sizin mi acaba?
***
Akıl nedir diye bir filozofa sormuşlar. Yığınla laf etmiş, sonra en iyisi mi siz bunu bir iktisatçıya sorun demiş. İktisatçının kapısını çalmışlar, aynı soruyu yöneltmişler. Şak diye "
akıl, en büyük sermayedir" demiş. "
Madem öyle, peki bu mereti niye bedava veriyorlar" diye sormuşlar. Ne bileyim ben filozof muyum demiş.
Sözün özü, o zamanlar Aydın Doğan yokmuş, düşman çokmuş. Aydın Doğan gelmiş, düşmanı yenmiş...