Paralel devlet yapılanmasına kaynaklık eden ve kendisini dini bir cemaat olarak adlandıran yapı kabuk değiştiriyor. Ve bu süreçte bir dizi strateji ve taktikle yol alıyor. Kamu otoritesi, paralel devlet yapılanması ile mücadele siyasetini yürütürken bu strateji ve taktiklerle gerektiği gibi mücadele edemiyor. Geriden geliyor, öngöremiyor ve ön alamıyor.
Kamu ve vatandaş genel anlamda paralel devlet yapılanması diye bir aktörün varlığına ve onunla mücadele edilmesi gerektiğine inanmış durumda. Bu, başlı başına önemli bir başarı. Fakat bu başarının kamu otoritesi içinde kurumsal bir eşgüdümle sağlanmadığını, bir siyasi liderin feraseti sayesinde hayata geçtiğini hepimiz biliyoruz.
***
Son bir buçuk yılda, paralel devlet yapılanmasına kaynaklık eden grup çok ciddi şekilde kan kaybetti. Yıllardır tahkim etmeye çalıştığı birçok mevzisini yitirdi. Bürokraside kurdukları örgütlenme modeli zarar gördü. Medya ve akademideki yüzleri hızlı pozisyon değişiklikleri yüzünden inandırıcılıklarını, marjinalleşen söylemleri nedeniyle de kuşatıcılıklarını yitirdi. Grubun toplumdaki olumlu algısı yerle bir oldu. Yapının ahlaki meşruiyeti çöktü. Bunlar gerçek. Fakat bir o kadar gerçek olan başka şeyler de var. Birincisi, bu grubun
"devlet"le imtihanı yeni değil. Bu nedenle devlet karşısında pozisyon ve söylem değiştirme kabiliyetleri hafife alınmamalı. İkincisi, artık karşımızda
"uluslararası alanda yarayışlı" bir yapı var. Dolayısıyla Türkiye'deki mevzi kayıpları bu hareketin etkisizleştiği anlamına gelmemeli. Üçüncüsü, bu hareket Türkiye'de
"kurucu" niteliğini yitirse de,
"yıkıcı" özelliğini muhafaza etmeye devam ediyor. Dördüncüsü, bu hareketin mağduriyet söylemiyle gelişen iç dayanışması, liderin sorgulanamaz kanaatleriyle birleştiğinde irrasyonalitesini ve öngörülemezliğini artırıyor. Ve beşincisi, bu grubun
"çift dilli" yapısı ve
"esnekliği" onun her gün yeni bir libasla sahnede arzı endam etmesine imkân sağlıyor.
***
Peki, dikkat edilmesi gereken hususlar neler? Öncelikle paralel devlet yapılanmasına kaynaklık eden grubun içine girdiği söylemsel arınma çabasının üzerinde durulması gerekiyor. Söz konusu arınma çabasının birçok tezahürü var. En popüler olanı,
"yanlışlara dur dedikleri için tasfiye edilmeye çalışıldıkları" söylemi. Ama hikâye bununla sınırlı değil. Mesela,
"paralel devlet" suçlamasına karşılık,
"vekil devlet" kavramına sarılmaya çalışıldığını görüyoruz. Yani,
"devleti bütünleyici" faaliyet gösteren, oluşturduğu yardım ağlarıyla topluma katkı sunan
"koruyucu yapı"... Bu söylemi kullanırken, yeri geldiğinde ABD'deki cemaatleri, yeri geldiğinde Mısır İhvanı'nı örnek gösteriyorlar.
İkinci husus bu grubun kendisine karşı yürütülen mücadeleyi
"ahlaki olarak sakatlama" gayreti. Bu konuda ciddi bir tecrübeye sahipler.
"Paralel" sözcüğünün içeriğinin boşaltılarak, gelişigüzel bir itham halini almaya başlamasında bizatihi bu yapının söz konusu sakatlama gayreti yer alıyor. Yine siyaseten doğrucu bütün pozisyonların manipüle edilerek kalkan haline getirilmesi bununla ilintili.
Grubun yeni uluslararasılaşma stratejileri ise diğer bir önemli mesele. Bununla Batı başkentlerinde Türkiye'yi şikâyet etmelerini kastetmiyorum. Eğitim odaklı bir uluslararası örgütlenme içindeki yapı yeni bir faza geçmiş durumda. Kendilerine açılan alan ve ellerindeki imkânlar nispetinde bulundukları ülkelerde farklı düzeylerde yönetim süreçlerine etki etmeye çalışıyorlar. İlk etapta en önemli gündemleri o ülkenin Türkiye ile ilişkilerine vaziyet, olmadı etki edebilmek.
Ve son olarak Türkiye içinde siyasete sızma taktikleri. Kendi tarihinde
"devleti dolanmak"la
"devleti ele geçirmek" arasında gidip gelen grup, bugün yeniden
"devleti dolanmak" noktasına çekilmiş durumda. Bunu yaparken
"militanlar" üzerinden değil,
"sempatizanlar" üzerinden siyasette yer almak önem arz ediyor.
Bizden söylemesi...