GEÇTİĞİMİZ gün JAMESBOND'u yazdım. SPECTRE'yi.
Bond orada KÜRESEL bir suç örgütü ile mücadele ediyordu.
Mexico City'den Roma'ya, oradan da Londra'ya uzanan bir hikaye yumağı vardı. Filmin sonunda dünyayı istediği noktaya getirmeye çalışan ÇETE LİDERİ köprüde tasfiye ediliyordu. Köprü MI6'in merkezine bakıyordu! Bu filmdi sonuçta. Ancak aradan iki üç yılda gelişmeler FİLMDEKİ gibi seyredince şaşırmamak elde değil. Hatta ve hatta dahası vardı. James Bond, 25'inci filmde önümüzdeki yıl bir Rus "kötü" ile karşı karşıya gelecekti. Onunla amansız bir mücadeleye girecekti... Sızan bilgilere göre RUS ile mücadele de genişliyordu!
Londra- Moskova gerilimi iyice kendini hissettirecekti.
Filmde KREMLİN, 2016 ABDBAŞKANLIK seçimlerinemüdahale etmekle suçlanacaktı. BREXIT oylamasındaki rolü de ilk kez masaya yatırılacaktı. Ajan Skripal ve kızının zehirlenmesi de hikayedeki yerini alacaktı... Zaten James Bond bu film için CIA'da ders almaya başlamıştı bile... Ancak filmde gördüklerimizi, öncesinde şiddetli bir şekilde yaşayacaktık.
Dünya üzerindeki EGEMEN ve BÜYÜK güçler kapışmaktaydı.
Bu bizim gazete sütunlarında, magazine boğulmuş televizyonlarda bulabileceğimiz bir kavga değildi.
Gerçek, sanıldığından çok büyüktü.
Herkesi, her ülkeyi, her bölgeyi kapsıyordu. Kocaman bir çarktı!
Kim çevirecekse o kazanacaktı.
Başkan Trump, BEYAZ SARAY'a gelse de bu çarkı çevirmeyi şimdiye kadar başaramadı. Hatta geri adım da attırıldı. Putin zirvesinden sonra Beyaz Saray'da kameraların karşısına geçti. IŞIKLAR SÖNDÜ. "İstersek konuşturmayız"dediler. Trump mesajı aldı ve renktenrenge girerek devam etti. Sonundasavunduğu noktadan saptı. Başka biryer yere savruldu. Ruslar'ın seçimleremüdahalesini kabul etti. Olacak işdeğildi ama oluyordu!
Zaten öncesinde çok kez yazdığım gibi MUELLER peşindeydi!
Mueller'in eli zayıf da değildi...
Daha BAŞKAN olmadan önce TRUMP'ın New York 5. Cadde'deki kulesi takip altındaydı. Trump'ın içinde bulunduğu BÜYÜK AĞ kimseyi önemsemese de takip ciddi ve detaylıydı... Bu nedenle BAŞKAN olarak BEYAZSARAY'a gelse de adamları tek tek gidiyordu! Mueller'in elindeki NOTLAR önemliydi...
Donald Trump Jr, Paul Manafort, Jared Kushner Trump Tower'da birçok Rus ile görüştü. George Papadopoulos Roma ve Londra'da Rus ajanı olduğu bilinen Joseph Mifsud isimli Maltalı bir profesör ile buluştu. ULUSAL GÜVENLİK DANIŞMANI Michael Flynn, Rus elçi Sergey Kislyak ile sürekli bir araya geliyordu. Blackwater kurucusu Erik Prince, Trump'ın bir kampanya yöneticisi ve Eğitim bakanının kardeşi Seyşeller'de Kirill Dmitriev ile gizlice buluşuyordu.
Kushner, Flynn ve Kislyak'a Trump Tower'da defalarca Rus milyarderler eşlik ediyordu. Trump ve Putin'in içinde bulunduğu AĞ Moskova-Londra-New York ve Tel Aviv arasında çok güçlüydü.
Aslında bu AĞ'ın genişletilmiş içeriğinde 200 bin kişi vardı ve 80 ülke kontrolleri altındaydı... Bu AĞ içinde PARANIN önemi yoktu!
Çok güçlü bu yapı haklı olarak DÜNYAYI yönetmek istiyordu.
Güçleri vardı. Trump'ın karşısındaki oluşum da dünyayı bunlara bırakmak istemiyordu. İşte burada devreye KRALİÇE giriyordu...
Dengeyi değiştirecek iki ülke vardı! BİRİ İNGİLTERE, DİĞERİ TÜRKİYE... İyi de Trump bu AĞiçinde nasıl yer alıyordu! Değil mi!
İddia çok. Biraz eskiye gidelim...
Trump, Atlantic City'de, Nisan 1990'da muazzam muazzam Tac Mahal'i açtı. Çok riskli olmasına rağmen 675 milyon dolarlık hurda tahvillerle projeyi yüzde 14'lük bir faiz oranıyla finanse etti. Aylar geçti. Atlantic City operasyonu battığında TRUMP ödemeler için koşuşturuyordu! Tam bu sırada bir sihirbaz çıktı. Wilbur Ross! Rothschild ailesinin çok güvendiği bir isimdi.
Devreye girdi.
Rothschild Inc'in iflas danışmanlığı ekibinin başkanlığını aldı.
Kumarhaneyi iflasa götürenlere karşı cephe açtı. Trump'ı resmen kolladı.
Korudu! Bir dostuna "Trump'ın limuzininden kalabalıkları çektiğini görüyordum" diyordu. Tabii daha sonraları...
Ross durmuyordu.
İşi çözmeye kararlıydı... Masaya şu kuraları koydu:
Trump, Tac Mahal'in hisselerinin yüzde 50'sini ödeyecekti.
Ancak daha iyi borç koşulları oluşacak ve bundan faydalanacaktı.
Haliyle kontrolde kalacaktı! Donald işine geri döndü. Nihayetinde diğer sorunlu mülkleri için benzer anlaşmalar yaptı ve Forbes 400'deki yerini geri aldı.
Ross 2000 yılında WL Ross & Co'yu meydana getirdi. Bunu da 2006 yılında Invesco yatırım şirketine 375 milyon dolar karşılığında sattı. 2013 yılında Invesco'nun ortaklarından biri Trump'ın damadı Jared Kushner oldu. Kushner ortaklarıyla Brooklyn'deki 5 mülkü 240 milyon dolar karşılığında satın aldı. Trump'ın servetinin neredeyse tamamı gayrimenkulde bağlı, ama aynı zamanda hisselere sahipti...
Başka işi yoktu adeta...
Trump ve ailenin sihirbazı Ross, Florida ve New York'ta da komşuydu!
Ross'un 12 bin metrekarelik evi, Trump'ın Palm Beach'teki 126 odalı Mar-a-Lago kulübüne çok yakındır.
İkisi de Manhattan'da 57. Cadde adresinde ikamet eder. Ross'un çatı katı, Trump Tower tripleksine sadece iki blok uzaklıktadır. Ross zaten Trump'ın şimdi BAKANI.
Vazgeçmediği, geçemediği dostu! Beyaz Saray'da ya da ABD'de TRUMP'ın kulağına "BUNU KESİNLİKLE YAP" diyebilecek tek kişi var. O da Wilbur Ross... Trump'la birlikte şimdi Putin de Ross da dolayısıyla Rothschild ailesi de sorgulanmakta. KAVGA bu! AİLENİN GÜCÜNEKARŞI ÇIKANLAR var.
Bütün işaretler listenin başında KRALİÇE'nin olduğunu gösteriyor.
Belki aile içinde de ayrışma var.
Mümkün. Ama AKIN İPEK'in pasaportuna el konulması bile bu kavganın bir göstergesi...
Dünyanın bir yerinde yaprak bile düşse nedenini bu iki gücün kapışmasında arayın. Yoksa anlamak ve anlatmakta zorlanırsınız...
Son dönemde Türkiye'de YAPILANDIRMA isteyenler niye çoğaldı?
Neden Londra ilk tercih?
Niçin birbirine yakın isimler İngiltere'de olmak istiyor?
Net cevabı olan var mı! Peki PUTİN'in arkasındaki gücü temsil eden ROMAN ABRAMOVICH,MIKHAIL FRIDMAN, MOSHE KANTOR ve LEV LEVIEVGİBİ İSİMLER NİYE MERCEK ALTINDA... Trump'ın karşısındaki güç ne istiyor? Bilmemiz gereken bu...
Bu kavga herkesi etkiler. Türkiye'yi de. Kimse sırtını dönüp gidemez...
Kazanan biz olacağız kesin ama yine de kavgayı bilelim...
NOT: Adnan Oktar operasyonuyla ilgili soru çok geliyor. Herkes merak ediyor.
İddialar doğru mu değil mi bilemem. Şimdilik izliyoruz.
Ancak bir ayrıntıyı paylaşmak istiyorum. Küçük bir ayrıntıyı...
Adnan Oktar kendi televizyon kanalında TAPINAKŞÖVALYELERİNİN BİR NUMARALI İSMİ TIMOTHY HOGAN'I AĞIRLIYOR.
Bildiğiniz sohbet ediliyor.
Bizim bilmediğimiz o gizemli kıyafetlerle... Aklıma gelen tek bir soru var: Oktar birilerine Türkiye'deki pek çok "cemaatin" kontrolü yabancılarda mı diyor! Bilemedim. Düşünün bakalım... Eğer böyleyse OPERASYONLAR devam eder mi? Etmez mi?..
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.