İsrail, BM marifetiyle ortaya çıkmış bir yapı. Siyonistlerin dünyanın değişik ülkelerinde yaşayan Yahudilere bir vatan bulma çabası, milyonlarca Filistinlininvatanlarından sürülmeleri ya daesir hale getirilmeleri suretiyle bölgede İsrail'in kurulması ile neticelendi.
İkinci Dünya Savaşı'nın galiplerinin dayatmasıyla 1948'de BM tarafından kurulan İsrail, o günden beri, BM'nin hiçbir kararını dinlemeden genişlemesini sürdürüyor. Kendi 'Yahudi'problemlerini Filistin'e ihraçeden batılı ülkeler ise, faturalarını başkalarına ödetmenin rahatlığı içerisinde olup bitenleri seyretmekle yetiniyorlar...
30 Mart 1976'da, kanunsuz davranışları ile bilinen İsrail işgal devleti Celile bölgesindeki Filistinlilerin binlerce dönüm topraklarına el koymuştu...
Aralarında Hıristiyanların da olduğu Filistinlilerin düzenledikleri protesto gösterileri sırasında, Deir Hanna'da 6 Filistinliyi şehit edip, binlercesini de yaralamıştı İsrail...
O tarihten beri bu günü Toprak Günü olarak anan Filistinliler çeşitli bölgelerde gösteriler yapıp, yürüyüşler düzenliyorlar. İsrail de hep yaptığınıyapıp, kendilerine ait olanı isteyenFilistinlileri öldürüyor ya da yaralıyor...
Toprak Günü sebebiyle Filistinlilerin bu sene yaptıkları yürüyüşler de kana buladı İsrail. 30 Mart'ta başlayanyürüyüşlerde İsrail askerlerincekatledilenlerin sayısı 24'ü bulurken, yaralananlar da binlerle ifade ediliyor.
Hayatını kaybeden ve yaralanan insanlar, tabii ki BM'nin ve Güvenlik Konseyi'nin ilgi alanına giren konular.
BM'den:"İsrail güvenlik güçlerininon binlerce silahsız Filistinliye karşı"aşırı güç" kullandığına dair "güçlübulgulara" ulaşıldığı ve "devamedecek gösteriler sırasında daha fazlaşiddetin yaşanmasından ciddi biçimdeendişe duyulduğu" şeklinde bir açıklamageliyor sadece...
'Aşırı güç kullanıldığına dair güçlü bulgular', 'bundan sonra olabileceklerden duyulan ciddi endişe'... Tamam da, güya Dünya barışını sağlamak üzere kurulmuş BM ne yapacak peki?.. Hiç!..
Sadece konuşuyor, BM ilgilileri!.. Tam bir 'kellim kellim la yenfa' durumu yani...
YA TERSİ OLSAYDI!..
Şimdi başımızı ellerimizin arasına alıp düşünme vakti. Filistin'de yaşananlardaki roller şimdiki gibi değil de, tam tersi olsaydı, ne olurdu?..
Yani 1976'nın 30 Mart tarihinde ellerinden toprakları alınanlarFilistinli Müslümanlar veHıristiyanlar değil de, meselaYahudiler olsaydı, ne olurdu?..
Gasp edilen topraklar Yahudilerin olsaydı, 42 sene boyunca feryatlarına kulak mı tıkanır, yoksa gasp edenlerin tepelerine inilerek haklıların haklarını almaları mı sağlanırdı?..
Bu sene 30 Mart'ta başlayan gösteriler Filistinliler tarafındandeğil de, Yahudiler tarafındanyapılıyor olsaydı ve yürüyüş yapanYahudilerden 24'ü öldürülüp,binlercesi de yaralansaydı, BM ve ilgili kuruluşlar açıklamalarla yetinirler miydi?..
Mağduriyete uğrayanlar Filistinli değil de Yahudiler olsaydı, BM'nin ve dahası konuyla ilgili birçok ülkenin yaşananlara müdahil olacakları ve haksızlıklara sebebiyet verenleri engellemek için gerekeni yapacakları konusunda şüphe yok...
Dünyanın karşı karşıya bulunduğu en büyük problem de bu işte: Güçlülerin hakim kılmaya çalıştıkları, mağdurolan ve mağdur edenin kimliğinegöre değişen bir adalet vehakkaniyet anlayışı...
Filistinliler, sadece 42 yıl öncekini değil, öncesinde ve sonrasında da ellerinden alınan topraklarını geri istiyorlar...
Haklarını isteyenlere ölümle mukabele edenler ve destekçileri ise, adalet vehakkaniyet anlayışının bir günonlara da gerekli olabileceğini unutmuş gibi davranıyorlar... 'Eden bulur' sözü kulaklarına küpe olmalı oysa...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.