G-20'nin yeni dönem Türkiye dış politikasındaki yeri
14.11.2015, Cumartesi
Türkiye kendi dönem başkanlığında yapılan G-20 Zirvesi'nin daha sonraki zirvelerde adından bahsettirecek bir toplantı olmasını amaçlıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Antalya Zirvesi'nin "gelecekteki G-20'lere yol haritası çizeceği" görüşünde.
Zirve'de alınacak kararlara ek olarak liderlerin ikili görüşmelerinde önemli müzakerelerini gerçekleşeceğini düşünüyorum.
Obama, Putin ve Kral Selman ile yapılacak görüşmelerin ikili ilişkilerde yeni mesafeler alınması için önemli olduğu kanaatindeyim.
Bu zirveyi Türkiye açısından kritik yapan tek husus DAİŞ ile mücadele, mülteciler ve Suriye'nin geleceği gibi sıcak konuların liderler arasında müzakere edilecek olması değil.
Antalya Zirvesi aynı zamanda 1 Kasım seçimleri sonrasında Türkiye siyasetinin girdiği yeni dönemin ilk üst düzey uluslararası toplantısı.
Seçim sonuçları ile siyasi türbülanstan çıkan Türkiye dış aktörlerle daha rahat konuşabilecek bir güce ve psikolojiye sahip.
***
Türkiye bugün hem önümüzdeki dört yılı öngörebilecek bir siyasi istikrarı hem de ekonomik reformları gerçekleştirebilecek bir iktidar temerküzünü temsil ediyor.
AK Parti muhalifi grupların negatif uluslararası kampanyasının daha az etkili olacağı da malum.
"Otoriterleşme" eleştirisi ve "basın özgürlüğü" konusu bir eleştiri olarak medyada yer almaya devam edecekse de muhalif grupların söylem etkisi gittikçe azalmakta.
Türkiye PKK terörü ile mücadelede kararlılığını anlatabilecek uluslararası bir ortama ulaştı.
Aksi durumda, Silvan'da PKK'nın "özyönetim" kurma girişimine karşı yürütülen operasyon uluslararası medyada daha farklı yansıtılırdı.
***
Antalya Zirvesi Türkiye'nin Suriye başta olmak üzere dış politika konularında atacağı yeni adımların billurlaşmaya başlayacağı bir toplantı olacak.
Niçin Suriye bu kadar merkezi?
Zira Arap isyanlarının Suriye'de bitmeyen bir iç savaşa dönmesi Türkiye'nin Ortadoğu politikasını ciddi ölçüde yaraladı.
Dahası, PKK'nın Çözüm Süreci'ni sabote etmesinde ve 2013 sonrası yaşanan iç siyasi türbülansta Suriye hep merkezde oldu.
Şimdi Ankara Suriye'den başlayarak dış politikada yeni bir atılıma giriyor.
DAİŞ ile mücadelede sesini yükseltiyor.
Cerablus-Azez arasında güvenli bölge kurulması hususunda kararlılığını askeri boyutuyla gösteriyor.
***
Bu yeni dönemde Türkiye-ABD ilişkilerini yeni bir işbirliği temeline oturtmak ilk öncelik olmalı.
Bu işbirliğine konu bazlı yaklaşılmalı ve Suriye'den başlanabilir.
Her iki taraf açısından DAİŞ'le etkin mücadele, Suriye muhalefetinin desteklenmesi ve PYD'nin sınırlandırılması Suriye'de daha fazla işbirliğinin şartları olarak görünüyor.
Nitekim ABD'nin PYD'yi hizaya çekme politikası küçük de olsa yeni adımlarla devam ediyor.
Önce Uluslararası AF Örgütü'nün PYD'ye "demografik temizlik" eleştirisi geldi:
Sonra ABD'nin silah yardımı yapmayacağı açıklaması ve en son da Suriye'nin toprak bütünlüğüne dikkat çeken "özerk bölge" kurmama uyarısı.
PYD'ye yapılan bu eleştiriler diğer ülkeler tarafından da paylaşılmaya başlandı. En son Britanya Savunma Bakanı Michael Fallon PYD'nin Arap, Türkmen ve Kürt sivilleri göçe zorlamasının kabul edilemez olduğunu açıkladı.
Avrupa Birliği ile entegrasyon sürecinin mülteciler konusuna hasredilmeden Kıbrıs'ta açılım ve kapsamlı reformlarla yeni bir ivme kazanması gerekir.
1 Kasım seçimleri ile önünde yeni bir dönemi açılan AK Parti İktidarı dış politikasını yeniden yapılandırabilecek bir kurumsallaşma ve kapasite gelişimi yapma şansına da sahip.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.