LİBYA 49 milyar varil… Çad 1.5 milyar varil… Tunus 0.4 milyar varil… S.Arabistan 267 milyar varil… Irak 153 milyar varil… Suriye 2.5 milyar varil… BAE 98 milyar varil… Bahreyn 0.1 milyar varil… Kuveyt 101 milyar varil… Toplam 672.5 milyar varil… BP Statistical Rewiev of World Energy'nin 2017'deki raporunda günümüzdeki petrol rezervlerini aktaran rakamları böyle anlatıyordu. Bahsettiğimiz ülkelerin toplam 672.5 milyar varillik petrol rezervi 1908 yılında Osmanlı sınırları içinde yer alıyordu. Sultan Abdülhamid Han petrolün geleceğin dünyasında nasıl önemli olacağını, caddelerde at arabalarının koşuşturduğu bir dönemde görmüş ve hazırlıklara başlamıştı. Sömürgeci ve kan emici Batı'nın çakallar gibi saldıracağını da biliyordu. Petrol için savaş çıkarıp, bölgeyi kan gölüne çevireceklerinin de istila planlarının da farkındaydı. O yüzden haritalarını çıkardığı petrol bölgelerinin tamamını şahsi mülkiyeti üzerine geçirdi.
Toprak kaybedilse bile petrol tarlalarına kimse dokunamayacaktı. AkbaBATI, bu hamleyle kahroldu. Delirdiler… Çılgına döndüler… Ellerindeki tüm medya ile saldırdılar o büyük insana. "Hasta adam, Kızıl sultan" dediler. Ancak medya saldırıları yetersiz kalıyordu. Başka çözüm lazımdı.
Olmuyordu. Halledemiyorlardı. Kuduran AkbaBATI'nın imdadına yerli işbirlikçiler yetişti. Her türlü çözümü dışarıda arayan kafalar vardı bu ülkede. Batı hayranıydı onlar.
İttihatçı deniyordu bunlara… O piyonları sürdüler sahaya… Tıpkı bugünkü gibi devletine saldıran hastalıklı ruhlu insanlarla koca imparatorluğa ŞAH çekildi. Yapılan her projeye, reforma, kalkınma hamlesine, esere karşı çıkan, dalga geçen, itibarsızlaştırmak için kendini yırtan hainlerdi bu maşalar.
Abdülhamid Han'ın petrol araştırmalarıyla da dalga geçtiler. Hiç durmaksızın saldırdılar.
En sonunda Yahudi ve Ermeni müttefiklerle saraya indirmeye geldiler. Ve hallettiler. İlk işleri o petrol bölgelerini padişahın şahsi mülkiyetinden çıkarmak oldu. Ardından da koca imparatorluğu, aralarında İngilizci- Almancı mason diye bölünerek savaşa sokarak parçalara ayırdılar.
Eğer Abdülhamid Han, ittihatçı, BATICI, muhalif bu işbirlikçiler tarafından indirilmeseydi ne olacaktı? Osmanlı ayakta kalacak, BP Statistical Rewiev of World Energy'nin üç yıl önce hazırladığı rapora göre dünyadaki petrol rezervlerinin tam YÜZDE 40'ına sahip olacaktık. İmparatorluğumuz dünyanın süper gücü olarak tüm kararlara imza atacaktı. Batı önümüzde diz çökecekti.
Ancak dediğimiz gibi Batıcı kafalar, sıkıştığında "Beni kurtarın" diye yabancı elçiliklere sığınan hainler, ittihatçı muhalifler sayesinde o Abdülhamid Han bu ülke tarih kitaplarında "Kızıl Sultan, Diktatör" diye okutuldu. İmparatorluğu parçalayan, dünya petrolünün tam yüzde 40'ını Batı'ya peşkeş çeken yabancı elçilik sığıntıları da "Kahraman" olarak işlendi beyinlere. Bu ülkede cihan imparatorluğunun kurucusu Osmangazi Han'ın türbesinin kapısına bile kilit vuruldu yıllarca. Çağ açıp kapatan Fatih Sultan Mehmet Han'ın dahi kapatılmış türbesini ziyaret edemedi torunları senelerce. 1960 yılında kadar Abdülhamid Han'ı ziyaret de yasaktı. Türbesi o yılda açıldığında bir türbedar bile tayin edilemedi uzun süre. Bakımsızlıktan kapısına kilit vuruldu. İnsanlarımız düne kadar caddeden geçerken uzaktan ruhuna Fatiha okuyabildi bu ittihatçı-Batıcı kafalar yüzünden. Bugün baktığımızda enerji konusunda dünyaca ünlü uzmanların hazırladığı raporlar taşıyor her yerde. "Gerçek savaş Ege ve Karadeniz'de yaşanacak. Çünkü orada Karun'un gibi doğalgaz ve petrol rezervi var" diye haykıran uzman çok Batı'da… 1990'larda NASA ve Sovyet uzay raporlarında "Türkiye doğalgaz ve petrol denizleri üzerinde oturuyor" diye haritalar çıkarıyordu adamlar. Bugün Türkiye, o haritalar üzerinde tamamen yerli ve Milli imkanlarla, son teknolojilerle doğalgaz rezervlerine ulaştı Karadeniz'de… İttihatçı kafaların muhalif torunları ayağa kalktı.
İtibarsızlaştırmak için yırtınarak birbirleriyle yarışa girdiler. Akla hayale gelmeyecek cümlelerle saldırdılar. Doğalgaz bulmamıza sevinemediler. "Olamaz, mümkün değil" nidalarıyla sıraya girdiler. Onlara göre "Biz yapamazdık, üretemezdik, bulamazdık." Montajlanmış kafalarında bu sadece BATI'nın başarabileceği bir işti. Doğal olmayan gaz gibi bir yerlerden fışkırmaları bu yüzden. Şu anda en büyük korkuları içlerinden geçirdikleri "Ya doğruysa" sorusu. Bu onlar için büyük kabus.
Dünya petrolünün yüzde 40'ına sahip çıkan, "Kanla aldık kanla veriririz" diyen Abdülhamid Han'ın türbesine kilit vuran kafaların torunları hala bir şeyi fark edemiyor;
Bugün artık Osmangazi Han'ın da türbesi açık… Bu devlet 2.5 sene önce restore ederek Abdülhamid Han'ın türbesini de ziyarete açtı.
Karadeniz Doğalgazı'nın üzerinde de onun için "FATİH" rüzgarları esiyor.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.