Edirne'de Sinagog açmak...
Şalom gazetesi yazarı Riva Hayim, son dönemde Yahudi toplumuna yönelik atılan adımlar sayesinde yalnızlık hislerinin azaldığını, geçmişle yüzleşerek toplumun her kesiminin daha da kenetleneceğini umduğunu söyledi.
Mizah yazarı ve tekstilci Seferad Yahudisi Riva Hayim, Edirne Sinagogu'nun yeniden açılışı, Türkiye'deki Yahudi toplumunun durumu ve gelecek beklentileriyle ilgili AA muhabirinin sorularını yanıtladı.
İzmir doğumlu Hayim, ailesinin Türkiye'ye yerleşme öyküsünü şöyle anlattı:
"Dedem 2. Dünya Savaşı sırasında Nazilerden Türkiye'ye kaçmış. O vakitler dedeme Fransa'da öğrenciyken Türk konsolosundan haber geliyor. 'Hemen konsolosluğumuza gelin, ana yolları seçmeyin, Naziler arama yapıyor' diye. Haliyle bisikletle kaçarak konsolosa sığınıyorlar. Naziler de izlerini sürüyor ama konsolosluk teslim etmiyor. Rahmetli babaannem Gürcü bir Filistin Yahudisi. Arapça dahil 6 lisan konuşurdu. İsrail kurulunca babaannemin kardeşleri dört bir yana dağılmışlar. Babaannem de bir Türk Musevisi ile evlenip Türkiye'ye yerleşmiş."
Tekstil işi haricinde Şalom gazetesinde mizah köşesi olan 35 yaşındaki Hayim, kendini "Dili Ladino olan, Seferad, yani bir Osmanlı Yahudisi" olarak tanımladığını aktararak, "Ladino, 'Osmanlının 500 yıl boyunca koruyup sakladığı saf İspanyolca' diyor ve ekliyorum, 'Gerçek İspanyolca Türkiye'de konuşuluyor o da Ladino'. Öyle kültürü zengin çok renkli topraklar buralar" ifadesini kullandı.
- 46 yıl sonra yeniden
Geçen ay, Edirne'de 46 yıl önce kapatılan tarihi sinagogun yeniden açılışına katıldığı hatırlatılan Hayim, bu konudaki hislerini şöyle anlattı:
"Önce korktum. Yani sinagog açmak oy kazandıran, alkış tutulan bir şey değil bu devirde. Çok üzücü ama sinagog açmak, anma törenlerimize gelmek, bayramlarımızı kutlamak çok cesur ve kucaklayıcı bir tavır. Yani belki birileri 'Yapmasak mı' dediğinde çok şükür ki birileri 'Neden yapmayacakmışız, onlar bizim de vatandaşımız, ibadet onların da hakkı' diye karar almış."
Hayim, açılış töreninde hissettiklerini de şöyle aktardı:
"Törende 'maftirim' dediğimiz ilahiler çalınınca, arkadaşlarımızla birbirimize sarıldık. Ortak tarihimiz, geçmişimiz var bizim. Belki bir umut, 'Kültürüm, lisanım yok olmayacak' dedim içimden. O gün hepimiz için unutulmazdı. Cami dışarıdan neye benzer, kilise neye benzer biliyordum. Şimdi sinagog da neye benzer biliyorum."
Hayim, Edirne'de ayrıca eski Yahudi mezarlığının da restore edildiğini belirterek, akrabalarının mezarlarını bulduklarını söyledi ve "Mezarlıkların bakımı için çalışanlar ne kadar değerli bir şey yaptıklarını bilmiyorlar. Emeği geçen herkese tekrar teşekkür ederim" dedi.
Edirne halkını "özel insanlar" olarak tanımlayan Hayim, "Muazzam insanlar. Edirneli Yahudiler, 'Ben bir Edirne'mi bir de komşularımı özledim, komşularıma vefa borcum var' der, dururdu. Biz de anlamazdık. Sinagog açıldığında Edirneliler sinagog önünde 'Evinize hoş geldiniz' afişleri ve çiçekleriyle karşıladılar" diye konuştu.
Hayim, sinagogların genelde terör saldırılarından sonra yenilendiğinde hüzünlü şekilde açıldığını belirterek, geçmiş dönemlerde Yahudi toplumun yaşadığı sıkıntıları şöyle dile getirdi:
"Nefret çocukluğumdan çaldı, 'Vatandaş Türkçe konuş' lisanımı, kültürümü yok etti, savaşlar ailemizi dağıttı. Varlık vergisi ve Struma travmamız da var. Hasköy mezarlığında yatan akrabalarımın üzerinden her gün arabayla geçiyorum, dedelerimizin arkadaşlarının üzerinden metrobüs geçiyor. Yine de var gücümle bu topraklara tutunmaya çalışıyordum. Kendi vatanında terk edilmek diye bir şey var. Birileri, 'Sen de toprakların emanetisin, yalnız değilsin buradayız' dedi."
Sinagog açılışlarıyla ilgili önceden "Orada kaç kişi var ki sinagog açıldı" gibi tepkiler almaktan rahatsız olduğuna değinen Hayim, "Bu sözleri Avrupa'da bir Müslüman da Pegida'dan işitiyor artık. Her Müslüman'ın potansiyel terörist damgası yemesi ya da bir Türk'ün Avrupa'da Neo-Naziler tarafından taciz edilmesi gibi. Düşünün siz her ilde dini nikah kıyıp, ibadet edebiliyorsunuz. Bizim de artık Edirne'de dua etme, evlenme ve bayram kutlama hakkımız var" diye konuştu.
- "Annem beni buraya yapıştırdı"
İsrail'e göçmeyi hiç düşünmediğini söyleyen Hayim, Türkiye'de yaşamaktaki ısrarını şöyle açıkladı:
"Ladino bir deyim vardır, 'Aki me apego mi madre', 'Annem beni buraya yapıştırdı' demek. Bir bu kadarım daha toprak altında var benim. Göçle insan umutsuzluğunu, terk edilmişliğini yanına alır, güzel şeyleri arkada bırakır. Benim böyle bir valiz yapma niyetim yok. Ben yerimde yurdumda kendi rengimle ışıldamak istiyorum."
Hayim, geçmiş dönemlerde Türkiye'de yaşayan Yahudi toplumunun karşılaştığı sıkıntıların tekrarlanmaması için yapılması gerekenler hakkındaki fikrini şöyle ifade etti:
"Toplumu bir arada tutmak, farklı renkleri korumak politikacılara ve medyaya o kadar bağlı ki. Bu sene devletin yüksek rütbelerinden katılımlı Yahudi soykırımı Holokost'u anma töreni yapıldı. Liseye giriş sınavlarında din soruları bölümünde Musevilikle ilgili sorular sorulmaya başlandığını biliyorum. 2. Dünya Savaşı sırasında Nazilerden kaçan Yahudileri Filistin'e götüren geminin İstanbul'da Sovyet denizaltısı tarafından batırıldığı 'Struma olayı'nı anma töreni yapıldı. Geçmişimizle yüzleşerek toplumun her kesiminin daha da kenetleneceğini düşünüyorum. Anma törenleriyle başlayan ve bu süreci takiben Edirne'de böyle güzel bir şey oldu. Umarım zamanla ihtiyaç olan her kesime yayılır."
İzmir doğumlu Hayim, ailesinin Türkiye'ye yerleşme öyküsünü şöyle anlattı:
"Dedem 2. Dünya Savaşı sırasında Nazilerden Türkiye'ye kaçmış. O vakitler dedeme Fransa'da öğrenciyken Türk konsolosundan haber geliyor. 'Hemen konsolosluğumuza gelin, ana yolları seçmeyin, Naziler arama yapıyor' diye. Haliyle bisikletle kaçarak konsolosa sığınıyorlar. Naziler de izlerini sürüyor ama konsolosluk teslim etmiyor. Rahmetli babaannem Gürcü bir Filistin Yahudisi. Arapça dahil 6 lisan konuşurdu. İsrail kurulunca babaannemin kardeşleri dört bir yana dağılmışlar. Babaannem de bir Türk Musevisi ile evlenip Türkiye'ye yerleşmiş."
Tekstil işi haricinde Şalom gazetesinde mizah köşesi olan 35 yaşındaki Hayim, kendini "Dili Ladino olan, Seferad, yani bir Osmanlı Yahudisi" olarak tanımladığını aktararak, "Ladino, 'Osmanlının 500 yıl boyunca koruyup sakladığı saf İspanyolca' diyor ve ekliyorum, 'Gerçek İspanyolca Türkiye'de konuşuluyor o da Ladino'. Öyle kültürü zengin çok renkli topraklar buralar" ifadesini kullandı.
- 46 yıl sonra yeniden
Geçen ay, Edirne'de 46 yıl önce kapatılan tarihi sinagogun yeniden açılışına katıldığı hatırlatılan Hayim, bu konudaki hislerini şöyle anlattı:
"Önce korktum. Yani sinagog açmak oy kazandıran, alkış tutulan bir şey değil bu devirde. Çok üzücü ama sinagog açmak, anma törenlerimize gelmek, bayramlarımızı kutlamak çok cesur ve kucaklayıcı bir tavır. Yani belki birileri 'Yapmasak mı' dediğinde çok şükür ki birileri 'Neden yapmayacakmışız, onlar bizim de vatandaşımız, ibadet onların da hakkı' diye karar almış."
Hayim, açılış töreninde hissettiklerini de şöyle aktardı:
"Törende 'maftirim' dediğimiz ilahiler çalınınca, arkadaşlarımızla birbirimize sarıldık. Ortak tarihimiz, geçmişimiz var bizim. Belki bir umut, 'Kültürüm, lisanım yok olmayacak' dedim içimden. O gün hepimiz için unutulmazdı. Cami dışarıdan neye benzer, kilise neye benzer biliyordum. Şimdi sinagog da neye benzer biliyorum."
Hayim, Edirne'de ayrıca eski Yahudi mezarlığının da restore edildiğini belirterek, akrabalarının mezarlarını bulduklarını söyledi ve "Mezarlıkların bakımı için çalışanlar ne kadar değerli bir şey yaptıklarını bilmiyorlar. Emeği geçen herkese tekrar teşekkür ederim" dedi.
Edirne halkını "özel insanlar" olarak tanımlayan Hayim, "Muazzam insanlar. Edirneli Yahudiler, 'Ben bir Edirne'mi bir de komşularımı özledim, komşularıma vefa borcum var' der, dururdu. Biz de anlamazdık. Sinagog açıldığında Edirneliler sinagog önünde 'Evinize hoş geldiniz' afişleri ve çiçekleriyle karşıladılar" diye konuştu.
Hayim, sinagogların genelde terör saldırılarından sonra yenilendiğinde hüzünlü şekilde açıldığını belirterek, geçmiş dönemlerde Yahudi toplumun yaşadığı sıkıntıları şöyle dile getirdi:
"Nefret çocukluğumdan çaldı, 'Vatandaş Türkçe konuş' lisanımı, kültürümü yok etti, savaşlar ailemizi dağıttı. Varlık vergisi ve Struma travmamız da var. Hasköy mezarlığında yatan akrabalarımın üzerinden her gün arabayla geçiyorum, dedelerimizin arkadaşlarının üzerinden metrobüs geçiyor. Yine de var gücümle bu topraklara tutunmaya çalışıyordum. Kendi vatanında terk edilmek diye bir şey var. Birileri, 'Sen de toprakların emanetisin, yalnız değilsin buradayız' dedi."
Sinagog açılışlarıyla ilgili önceden "Orada kaç kişi var ki sinagog açıldı" gibi tepkiler almaktan rahatsız olduğuna değinen Hayim, "Bu sözleri Avrupa'da bir Müslüman da Pegida'dan işitiyor artık. Her Müslüman'ın potansiyel terörist damgası yemesi ya da bir Türk'ün Avrupa'da Neo-Naziler tarafından taciz edilmesi gibi. Düşünün siz her ilde dini nikah kıyıp, ibadet edebiliyorsunuz. Bizim de artık Edirne'de dua etme, evlenme ve bayram kutlama hakkımız var" diye konuştu.
- "Annem beni buraya yapıştırdı"
İsrail'e göçmeyi hiç düşünmediğini söyleyen Hayim, Türkiye'de yaşamaktaki ısrarını şöyle açıkladı:
"Ladino bir deyim vardır, 'Aki me apego mi madre', 'Annem beni buraya yapıştırdı' demek. Bir bu kadarım daha toprak altında var benim. Göçle insan umutsuzluğunu, terk edilmişliğini yanına alır, güzel şeyleri arkada bırakır. Benim böyle bir valiz yapma niyetim yok. Ben yerimde yurdumda kendi rengimle ışıldamak istiyorum."
Hayim, geçmiş dönemlerde Türkiye'de yaşayan Yahudi toplumunun karşılaştığı sıkıntıların tekrarlanmaması için yapılması gerekenler hakkındaki fikrini şöyle ifade etti:
"Toplumu bir arada tutmak, farklı renkleri korumak politikacılara ve medyaya o kadar bağlı ki. Bu sene devletin yüksek rütbelerinden katılımlı Yahudi soykırımı Holokost'u anma töreni yapıldı. Liseye giriş sınavlarında din soruları bölümünde Musevilikle ilgili sorular sorulmaya başlandığını biliyorum. 2. Dünya Savaşı sırasında Nazilerden kaçan Yahudileri Filistin'e götüren geminin İstanbul'da Sovyet denizaltısı tarafından batırıldığı 'Struma olayı'nı anma töreni yapıldı. Geçmişimizle yüzleşerek toplumun her kesiminin daha da kenetleneceğini düşünüyorum. Anma törenleriyle başlayan ve bu süreci takiben Edirne'de böyle güzel bir şey oldu. Umarım zamanla ihtiyaç olan her kesime yayılır."