"Bu sürecin sahibi biziz"
Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, Çözüm Süreci'yle ilgili olarak "Süreç iyi bir şekilde devam etmektedir, görüşmeler devam etmektedir. Herkes kendi üzerine düşene odaklanması lazım, başkasının ne yapacağına değil" dedi.
Yalçın Akdoğan, A Haber'de gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
HDP heyetinin en son Kandil'e ziyaretinin ardından yaptığı açıklama ve KCK'dan gelen açıklamanın hatırlatılması üzerine Akdoğan, "Öncelikle süreçte herhangi bir tıkanma, duraksama yok. Bildiğiniz gibi süreç, 6-8 Ekim olaylarında bir türbülansa girmiş, ciddi hadiseler yaşanmıştı" ifadesini kullandı.
Akdoğan, yeni gelinen aşamada herhangi bir sorunun olmadığını ve rutin bir şekilde devam ettiğini söyledi.
"Bu, her gün gündemde olacak, birtakım konular konuşulacak anlamına gelmiyor" diyen Akdoğan, "Belirlendiği şekilde birtakım görüşmeler devam ediyor. Usul ve yöntem belirlenmiş durumda, muhteva çalışılarak devam eden bir süreç var. Burada toplumun özellikle dağda, tepede kimin açıklama yaptığına değil hükümetin ne açıklama yaptığına odaklanmasının daha doğru olacağını düşünüyorum" değerlendirmesinde bulundu.
Akdoğan, farklı gerekçe, yöntem ve amaçlarla bu tür açıklamaların yapıldığını kaydederek, "Bunlara çok takılıp kalmamak lazım. Burada sürecin sahibi hükümet ne düşünüyor, ne diyor' bu önemlidir. Bunun üzerinden süreci okumak daha doğru olur diye düşünüyorum. Böyle baktığımızda 'hükümet adım atsın, atmalı, niye atmıyor' gibi baskıları öbür tarafa kurmak lazım. Bu süreçte örgüt ne yapmıştır" diye konuştu.
Hükümetin önemli adımlar attığını belirten Akdoğan, Çözüm Süreci komisyonunu kurduğunu, Akil İnsanlar Heyeti'ni kurduğunu, Eylül ayında demokratik reform paketini hayata geçirdiğini, Meclis'ten bu konuyla ilgili yasa çıkardığını ve Bakanlar Kurulu talimatını çıkardığını anlattı.
"Peki, diğer taraf ne yapmıştır" diye soran Akdoğan, şöyle devam etti:
"Örgüt o yıl Türkiye'yi terk etti mi? Etmedi. Buna karşılık şehirlerdeki asayiş olaylarını durdur mu? Durdurmadı. Tek denilen 'eylemsizlik kararı var.' Eylemsizlik kararı var da o süreçte, tam anlamıyla hayata geçti mi? Yani karakol basmıyorsun, terör eylemi niteliğinde eylem yapmıyorsun ama şiddet olayları baskı, tehdit... Bölgede her türlü asayiş olayını gördük o süreçte."
"BU SÜRECİN SAHİBİ BİZİZ"
Kobani olaylarından önce de bunların olduğunu dile getiren Akdoğan, "Bu süreçte biz ne dedik: Yeni parametreler giriyor sürece. Kamu düzeni ve güvenliğini önemsiyoruz. Bu süreçte özellikle bunların tamamen geri planda düşünülmesi lazım. Burada adım atan çaba gösteren iyi niyetli olan hükümettir. Ama onun karşılığında bütün bu adımlarımıza karşı bir direnç olduğu da görülmüştür, ayak direme olduğu görülmüştür" değerlendirmesini yaptı.
Kobani olaylarından sonra ciddi şekilde sabote etme girişimlerinin olduğunu anlatan Akdoğan, "Bu sürecin sahibi biziz, demokratik açılım süreci, Oslo süreci, milli birlik kardeşlik süreci, Çözüm Süreci, bunları hep biz zorladık, biz yapmaya çalışıyoruz. Birileri de hep sabote etti" dedi.
Burada tabloyu doğru okumak gerektiğini, hükümetin iyi niyetle süreci devam ettirdiğini anlatan Akdoğan, "Süreç iyi bir şekilde devam etmektedir, görüşmeler devam etmektedir. Herkes kendi üzerine düşene odaklanması lazım, başkasının ne yapacağına değil" ifadesini kullandı.
Bu süreçte temel hassasiyetlerinin bulunduğunu belirten Akdoğan, illegaliteye, şiddete, baskıya, yol kesmeye, adam kaçırmalara kesinlikle müsamaha gösterilemeyeceğini kaydetti. Akdoğan, örgütün bölgede otoriteyi paylaşma, ortak olma girişimlerine izin verilmeyeceğini söyledi. Buna karşı tedbirler aldığını söyleyen Akdoğan, gelecek hafta meclise güvenlik paketinin sevk edileceğini, yasal düzenlemenin yapılacağını bildirdi.
"Hükümet PKK ve Kandil'den ve HDP 'den ayrı ayrı ne bekliyor" sorusuna Akdoğan, "Bir kere bu eylemsizliğin tam anlamıyla gerçekleşmesi lazım. Gerçek, sahici, kapsamlı bütün alanlara yansıyan bir eylemsizlik olması lazım. Siz hem 'tamam' diyorsunuz, ondan sonra yol kesiyorsun, baskı kuruyorsun, tehdit ediyorsun, haraç toplamaya çalışıyorsun, hendek kazıyorsun vesaire" şeklinde cevap verdi.
Akdoğan, bunların tamamen devre dışı kalması gerektiğini vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Süreçten dolayı biz bu hassasiyeti vurguluyoruz ve HDP heyetine de söylüyoruz: 'Bakın bu konularda duyarlılık olsun.' Bu onlardan ricacı olmamız anlamına gelmiyor. Devlet, bunu yapacak güce ve kudrete sahiptir. Biz bu konuda taviz vermeyeceğiz ve üzerine gideceğiz. Onlardan özellikle istediğimiz budur. Eylemsizliğin tam anlamıyla hayata geçmesidir."
Bütün bu asayişi ve algıyı bozan olayların ortadan kalkması gerektiğine işaret eden Akdoğan, "Asayişi bozan olay, süreci ne kadar zehirliyorsa algıyı bozan birtakım söylemlerde kırılganlık üretiyor. Burada toplumsal desteğe bir şekilde darbe vuruluyor. Bunların da bertaraf edilmesi gerekiyor. Burada hükümetimiz, toplumun kabul etmeyeceği bir adım atmaz. Demokratik bir yöntemle bu sorun çözülecekse demokratik bir siyaset kurumunun marifetiyle bu sorun çözülecekse toplumsal destekle birlikte çözülecek. Bu hassasiyeti de gözetmek gerekiyor" diye konuştu.
Seçimlerde yüzde 10'un altında kalıp TBMM'de HDP'nin temsil edilememesinin Çözüm Süreci'ni nasıl etkileyeceğinin sorulması üzerine Akdoğan, seçimlerde her partinin siyasi amacı ve hedefi olduğunu söyledi.
Akdoğan, AK Partinin amacı ve hedefinin iktidarı kurmak ve sonrasında da Anayasa'yı değiştirecek çoğunluk olduğunu dile getirdi.
"MOTİVASYON KAYNAĞI YENİ ANAYASA"
Her seçimin bir ruhu ve motivasyon kaynağı olduğunu bildiren Akdoğan, farklı seçimlerde farklı şeylerin ön plana çıktığını kaydetti.
Bu seçimin motivasyon kaynağının da yeni Anayasa olduğuna dikkati çeken Akdoğan, AK Parti'nin de bunu gerçekleştirebilecek çoğunluğa ulaşmayı hedeflediğini ifade etti.
Akdoğan, "CHP ve MHP'nin 'seçimi kazanacağım iktidar olacağım' gibi bir hedefi ve amacı var mı yok. Onlar için başarı oyunun geri gitmemesi belki bir puan artırabilmek. Onlar için başarı o olacak. Bu anlamıyla anlamlı bir hedefi ve amacı olduğu söylenemez" dedi.
Akdoğan, gelecek seçimde AK Parti iktidarının ne yapacağının ve HDP'nin baraj meselesinin ne olacağının merak konusu olduğunu dile getirdi.
Geçen seçimlerde Selahattin Demirtaş'ın sürpriz yaparak yüzde 10'a yakın oy aldığını hatırlatan Akdoğan, her seçimin anlamının ve motivasyonunun farklı olduğunu, Demirtaş'ın yüzde 10'a yaklaşmasının HDP'nin bugün aynı oyu alabileceği anlamına gelmediğini kaydetti.
"KENDİ İÇ ÇELİŞKİLERİ VAR"
Akdoğan, muhalefetin birleşerek tek aday göstermesinin bunun da kitlede yetersiz görülmesinin oy kaymasına sebep olduğuna, Demirtaş'ın oyunun artışına sebep olduğuna işaret etti.
Akdoğan, şunları kaydetti:
"HDP'nin yüzde 6-7'lerden onları geçebilecek bir performans ortaya koyabileceğini düşünmüyorum. Çünkü kendi iç çelişkileri var. Burada marjinal birtakım sol örgütler, partiler. Bunları bir araya getirme gibi bir yaklaşımı var ama bunlarla ancak emanet oy talep edebilirler farklı partilerden, yapılardan. Emanet oyla 'AK Parti zarar görsün' diye bazı mihraplar çevrelere yüklenme yapabilirler, bundan netice alınabileceğini düşünmüyorum ama buna oynuyorlar, zorluyorlar. Şimdiye kadar 'parti olarak seçime gireriz' meselesini biraz baskı unsuru olarak kullandılar, barajın düşürülmesi için ama bu olmadı. Anayasa Mahkemesinden de bekledikleri yönde bir karar çıkmayınca bu tutmadı."
Özellikle Kobani olaylarından sonra HDP'nin cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki yüzde 10 oy oranının geriye gittiğini düşündüğünü belirten Akdoğan, "Alternatif meclis kurarız' gibi şeyler demek de siyasette samimiyetsizlik anlamına gelir. Siz demokrasiye inanıyor musunuz inanmıyor musunuz? Demokrasiye inanıyorsanız AK Parti hiçbir zaman 'barajı geçmezsen şunu yaparım' gibi tehditlere başvurdu mu? Bu demokrasiye inanmamak anlamına gelir" dedi.
HDP heyetinin en son Kandil'e ziyaretinin ardından yaptığı açıklama ve KCK'dan gelen açıklamanın hatırlatılması üzerine Akdoğan, "Öncelikle süreçte herhangi bir tıkanma, duraksama yok. Bildiğiniz gibi süreç, 6-8 Ekim olaylarında bir türbülansa girmiş, ciddi hadiseler yaşanmıştı" ifadesini kullandı.
Akdoğan, yeni gelinen aşamada herhangi bir sorunun olmadığını ve rutin bir şekilde devam ettiğini söyledi.
"Bu, her gün gündemde olacak, birtakım konular konuşulacak anlamına gelmiyor" diyen Akdoğan, "Belirlendiği şekilde birtakım görüşmeler devam ediyor. Usul ve yöntem belirlenmiş durumda, muhteva çalışılarak devam eden bir süreç var. Burada toplumun özellikle dağda, tepede kimin açıklama yaptığına değil hükümetin ne açıklama yaptığına odaklanmasının daha doğru olacağını düşünüyorum" değerlendirmesinde bulundu.
Akdoğan, farklı gerekçe, yöntem ve amaçlarla bu tür açıklamaların yapıldığını kaydederek, "Bunlara çok takılıp kalmamak lazım. Burada sürecin sahibi hükümet ne düşünüyor, ne diyor' bu önemlidir. Bunun üzerinden süreci okumak daha doğru olur diye düşünüyorum. Böyle baktığımızda 'hükümet adım atsın, atmalı, niye atmıyor' gibi baskıları öbür tarafa kurmak lazım. Bu süreçte örgüt ne yapmıştır" diye konuştu.
Hükümetin önemli adımlar attığını belirten Akdoğan, Çözüm Süreci komisyonunu kurduğunu, Akil İnsanlar Heyeti'ni kurduğunu, Eylül ayında demokratik reform paketini hayata geçirdiğini, Meclis'ten bu konuyla ilgili yasa çıkardığını ve Bakanlar Kurulu talimatını çıkardığını anlattı.
"Peki, diğer taraf ne yapmıştır" diye soran Akdoğan, şöyle devam etti:
"Örgüt o yıl Türkiye'yi terk etti mi? Etmedi. Buna karşılık şehirlerdeki asayiş olaylarını durdur mu? Durdurmadı. Tek denilen 'eylemsizlik kararı var.' Eylemsizlik kararı var da o süreçte, tam anlamıyla hayata geçti mi? Yani karakol basmıyorsun, terör eylemi niteliğinde eylem yapmıyorsun ama şiddet olayları baskı, tehdit... Bölgede her türlü asayiş olayını gördük o süreçte."
"BU SÜRECİN SAHİBİ BİZİZ"
Kobani olaylarından önce de bunların olduğunu dile getiren Akdoğan, "Bu süreçte biz ne dedik: Yeni parametreler giriyor sürece. Kamu düzeni ve güvenliğini önemsiyoruz. Bu süreçte özellikle bunların tamamen geri planda düşünülmesi lazım. Burada adım atan çaba gösteren iyi niyetli olan hükümettir. Ama onun karşılığında bütün bu adımlarımıza karşı bir direnç olduğu da görülmüştür, ayak direme olduğu görülmüştür" değerlendirmesini yaptı.
Kobani olaylarından sonra ciddi şekilde sabote etme girişimlerinin olduğunu anlatan Akdoğan, "Bu sürecin sahibi biziz, demokratik açılım süreci, Oslo süreci, milli birlik kardeşlik süreci, Çözüm Süreci, bunları hep biz zorladık, biz yapmaya çalışıyoruz. Birileri de hep sabote etti" dedi.
Burada tabloyu doğru okumak gerektiğini, hükümetin iyi niyetle süreci devam ettirdiğini anlatan Akdoğan, "Süreç iyi bir şekilde devam etmektedir, görüşmeler devam etmektedir. Herkes kendi üzerine düşene odaklanması lazım, başkasının ne yapacağına değil" ifadesini kullandı.
Bu süreçte temel hassasiyetlerinin bulunduğunu belirten Akdoğan, illegaliteye, şiddete, baskıya, yol kesmeye, adam kaçırmalara kesinlikle müsamaha gösterilemeyeceğini kaydetti. Akdoğan, örgütün bölgede otoriteyi paylaşma, ortak olma girişimlerine izin verilmeyeceğini söyledi. Buna karşı tedbirler aldığını söyleyen Akdoğan, gelecek hafta meclise güvenlik paketinin sevk edileceğini, yasal düzenlemenin yapılacağını bildirdi.
"Hükümet PKK ve Kandil'den ve HDP 'den ayrı ayrı ne bekliyor" sorusuna Akdoğan, "Bir kere bu eylemsizliğin tam anlamıyla gerçekleşmesi lazım. Gerçek, sahici, kapsamlı bütün alanlara yansıyan bir eylemsizlik olması lazım. Siz hem 'tamam' diyorsunuz, ondan sonra yol kesiyorsun, baskı kuruyorsun, tehdit ediyorsun, haraç toplamaya çalışıyorsun, hendek kazıyorsun vesaire" şeklinde cevap verdi.
Akdoğan, bunların tamamen devre dışı kalması gerektiğini vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Süreçten dolayı biz bu hassasiyeti vurguluyoruz ve HDP heyetine de söylüyoruz: 'Bakın bu konularda duyarlılık olsun.' Bu onlardan ricacı olmamız anlamına gelmiyor. Devlet, bunu yapacak güce ve kudrete sahiptir. Biz bu konuda taviz vermeyeceğiz ve üzerine gideceğiz. Onlardan özellikle istediğimiz budur. Eylemsizliğin tam anlamıyla hayata geçmesidir."
Bütün bu asayişi ve algıyı bozan olayların ortadan kalkması gerektiğine işaret eden Akdoğan, "Asayişi bozan olay, süreci ne kadar zehirliyorsa algıyı bozan birtakım söylemlerde kırılganlık üretiyor. Burada toplumsal desteğe bir şekilde darbe vuruluyor. Bunların da bertaraf edilmesi gerekiyor. Burada hükümetimiz, toplumun kabul etmeyeceği bir adım atmaz. Demokratik bir yöntemle bu sorun çözülecekse demokratik bir siyaset kurumunun marifetiyle bu sorun çözülecekse toplumsal destekle birlikte çözülecek. Bu hassasiyeti de gözetmek gerekiyor" diye konuştu.
Seçimlerde yüzde 10'un altında kalıp TBMM'de HDP'nin temsil edilememesinin Çözüm Süreci'ni nasıl etkileyeceğinin sorulması üzerine Akdoğan, seçimlerde her partinin siyasi amacı ve hedefi olduğunu söyledi.
Akdoğan, AK Partinin amacı ve hedefinin iktidarı kurmak ve sonrasında da Anayasa'yı değiştirecek çoğunluk olduğunu dile getirdi.
"MOTİVASYON KAYNAĞI YENİ ANAYASA"
Her seçimin bir ruhu ve motivasyon kaynağı olduğunu bildiren Akdoğan, farklı seçimlerde farklı şeylerin ön plana çıktığını kaydetti.
Bu seçimin motivasyon kaynağının da yeni Anayasa olduğuna dikkati çeken Akdoğan, AK Parti'nin de bunu gerçekleştirebilecek çoğunluğa ulaşmayı hedeflediğini ifade etti.
Akdoğan, "CHP ve MHP'nin 'seçimi kazanacağım iktidar olacağım' gibi bir hedefi ve amacı var mı yok. Onlar için başarı oyunun geri gitmemesi belki bir puan artırabilmek. Onlar için başarı o olacak. Bu anlamıyla anlamlı bir hedefi ve amacı olduğu söylenemez" dedi.
Akdoğan, gelecek seçimde AK Parti iktidarının ne yapacağının ve HDP'nin baraj meselesinin ne olacağının merak konusu olduğunu dile getirdi.
Geçen seçimlerde Selahattin Demirtaş'ın sürpriz yaparak yüzde 10'a yakın oy aldığını hatırlatan Akdoğan, her seçimin anlamının ve motivasyonunun farklı olduğunu, Demirtaş'ın yüzde 10'a yaklaşmasının HDP'nin bugün aynı oyu alabileceği anlamına gelmediğini kaydetti.
"KENDİ İÇ ÇELİŞKİLERİ VAR"
Akdoğan, muhalefetin birleşerek tek aday göstermesinin bunun da kitlede yetersiz görülmesinin oy kaymasına sebep olduğuna, Demirtaş'ın oyunun artışına sebep olduğuna işaret etti.
Akdoğan, şunları kaydetti:
"HDP'nin yüzde 6-7'lerden onları geçebilecek bir performans ortaya koyabileceğini düşünmüyorum. Çünkü kendi iç çelişkileri var. Burada marjinal birtakım sol örgütler, partiler. Bunları bir araya getirme gibi bir yaklaşımı var ama bunlarla ancak emanet oy talep edebilirler farklı partilerden, yapılardan. Emanet oyla 'AK Parti zarar görsün' diye bazı mihraplar çevrelere yüklenme yapabilirler, bundan netice alınabileceğini düşünmüyorum ama buna oynuyorlar, zorluyorlar. Şimdiye kadar 'parti olarak seçime gireriz' meselesini biraz baskı unsuru olarak kullandılar, barajın düşürülmesi için ama bu olmadı. Anayasa Mahkemesinden de bekledikleri yönde bir karar çıkmayınca bu tutmadı."
Özellikle Kobani olaylarından sonra HDP'nin cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki yüzde 10 oy oranının geriye gittiğini düşündüğünü belirten Akdoğan, "Alternatif meclis kurarız' gibi şeyler demek de siyasette samimiyetsizlik anlamına gelir. Siz demokrasiye inanıyor musunuz inanmıyor musunuz? Demokrasiye inanıyorsanız AK Parti hiçbir zaman 'barajı geçmezsen şunu yaparım' gibi tehditlere başvurdu mu? Bu demokrasiye inanmamak anlamına gelir" dedi.