- Milletin ne sandığı umurunda değildi. Hoş, o hep uzak mescidlere giderdi. Öyle bir imamın arkasında durmalı ki? derdi, tekbir alırken Kabe'yi görmeli.
- Öyle imam kaç tane kaldı şimdi.
- İşte bu yüzden Nişanca'ya, Sofular'a uzanırdı ya. Hatta bir gün
- Bakasın Efendi! Sen böyle böyle yapıyorsun ama komşular kötü belleyecek. İnan cenazen kalacak ortada. dedim,
- Doğru öyle ya?
- Kimseye zahmetim olmasın! deyip mezarını kazdı bahçeye.
Ama ben üsteledim.
- İş mezarla bitiyor mu? Seni kim yıkasın, kim kaldırsın? dedim.
- Peki o ne dedi?
- Önce uzun uzun güldü, sonra
- Allah büyüktür hatun, hem padişahın işi ne? dedi.